Gustav Vigeland (11 Nisan 1869 – 12 Mart 1943) Norveçli heykeltıraş.
Gustav, Norveç'in güney kıyısında yer alan küçük bir kasaba olan Mandal'da köylü ve kentli bir ana-babanın çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Eğitim için Oslo'daki yerel bir okula kaydolan Vigeland burada okuma-yazmayı ve ahşap oyma sanatını öğrenmiştir. Ne var ki, babasının beklenmeyen ölümü üzerine Mandal'a geri dönmüş ve Vigeland'da Mjunebrokka adlı bir çiftlikte büyükbabasıyla birlikte yaşamıştır. Gustav uzun süre boyunca kaldığı bu kenti soyadı olarak almıştır.
Vigeland 1888'de yeniden Oslo'ya dönmüş ve heykeltıraşlığı meslek edinmeye karar vermiştir. Burada heykeltıraş Bryunjulf Bergslien'in ilgisini çeken Vigeland bu ustadan dersler almış ve sonraki yıl ilk yapıtı olan Hagar ve İsmail'i tamamlamıştır.
Vigeland 1891 ile 1896 yılları arasındaki dönemi Kopenhag, Paris, Berlin ve Floransa'da geçirmiştir. Paris'te Auguste Rodin tarafından düzenlenen bir etkinliğe katılan Vigeland, İtalya yolculuğunda ise antik ve Rönesans dönemi yapıtlarını inceleme fırsatı bulmuştur. Sanatçının sonraki çalışmalarına damga vuracak olan ölüm ve kadın-erkek ilişkisi kavramları bu yıllarda şekillenmeye başlamıştır. İlk sergilerini 1894 ve 1896 yıllarında Norveç'te açan heykeltıraş bu yıllarda eleştirmenlerin övgüsünü kazanmıştır.
Vigeland 1902 yılına dek Trondheim'daki Nidaros Katedrali'ni yeniden düzenleme çalışmalarına katılmıştır. Bu dönemde Ortaçağ sanatıyla yakından ilgilenen sanatçı, yapıtlarında sıkça kullandığı ejderha ögesini günahın simgesi olarak görmeyi sürdürmüş, ancak bu varlığı insanlığa karşı savaşan bir doğal güç olarak da yorumlamıştır.
Oslo'ya geri dönen Vigeland burada terk edilmiş bir atölyeye yerleşmiştir. Norveç'in 1905 yılında İsveç'ten bağımsızlığını kazanmasının ardından Vigeland, Henrik Ibsen ve Niels Henrik Abel gibi ülkenin öne çıkan kişilikleri anısına birçok heykel ve büst teklifi almıştır.
Vigeland 1906 yılında tebeşirden bir anıt kale tasarlamıştır. Oslo yerel yönetimi tarafından Ulusal Parlamento binasının önündeki alana konulması kararlaştırılan bu yapıt, yer anlaşmazlığı yüzünden sergilenememiş ve heykelin tamamlanması gecikmiştir. Bu arada tasarıyı genişleten Vigeland farklı heykeltıraş öbekleriyle birlikte çalışmış ve 1919'da heykele yüksek bir granit sütunu eklemiştir.
Oslo kent yönetimi 1921'de aldığı bir kararla Vigeland'ın yaşadığı evi yıktırmış ve bunun yerine bir kütüphane kurmuştur. Uzun bir bunalımın ardından Vigeland'a çalışmalarını sürdürmesi için yeni bir yer verilmiş ve sanatçı buna karşılık olarak tüm çalışmalarını kent kütüphanesine bağışlamıştır.
1924 yılında Nobels'deki yeni atölyesine taşınan sanatçı, Frogner Park'ın yıkıntıları arasında bulunan bu yeri yapacak olduğu kale için eşsiz bir alan olarak görmüştür. Vigeland bunu izleyen yirmi yıllık dönemde ürettiği tüm yapıtları bu açık hava müzesinde sergileme olanağına da kavuşmuştur. Bu yer günümüzde Vigeland Park adıyla bilinmektedir.
Vigeland, yaşama gözlerini yumduğu 1943 yılına dek Nobels geçidindeki atölyesinde yaşamıştır. Sanatçının yakılan naaşının külleri buradaki çan kulesinde saklanmaktadır. Bu yapının adı, Oslo kent yönetimiyle yapılan anlaşma uyarınca Vigeland Müzesi olarak değiştirilmiş ve sanatçının, içinde Vigeland Park heykellerinin de bulunduğu birçok yapıtının sergilendiği bir yer durumuna getirilmiştir.
Orijinal kaynak: gustav vigeland. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page